Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Adnan Menderes Blv., 34093 Fatih/İstanbul

Aort Anevrizması

Nedir, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Aort Anevrizması nedir?

Aort damarı kalpten çıkar ve göbek seviyesinde bacaklara ana dalları verene kadar devam eder. Dolayısıyla kollar, beyin, vücudun organları yani akciğer, dalak, böbrek… Bunların hepsinin kanlanmasını aort üzerinden sağlanır. Dolayısıyla aort anevrizması bu aort damarının anormal bir şekilde genişlemesidir. Sadece genişlemesi değil,aynı zamanda damar-duvar bozukluğudu

40 yaşından sonra mutlaka bir karın ultrasonu yaptırın!

Bu çok ciddi bir tehlikedir. Aslında uzun yıllar insanlar hiç farkına varmadan bu tehlikeyle beraber yaşarlar. Ta ki bir gün ciddi bir sağlık sorunu yaşayana kadar. Dolayısıyla aort anevrizmasında en önemli erken uyarı sistemi, aslında kişinin belli bir yaştan sonra bir karın ultrasonu yaptırarak aort damarı hakkında bir bilgi edinmesi, göğüs seviyesindeki için ise bir eko yaptırarak bunun hakkında bir bilgi edinmesi kişi için önleyici ve uyarıcıdır. Genelde aort damar hastalıkları 50 yaş üzerinde daha net olarak ortaya çıkarlar. Fakat ailevi yatkınlık olan hastalarda, 40’lı yaşlarda, genetik bozukluğu olan hastalarda ise 20’li yaşlarda bile gözükebilir. Bizim 20’li yaşlarda bile ameliyat ettiğimiz hastalar var. Ama bunlar özel hastalar, bunlar bağ doku hastalığıyla beraber doğan insanlar. Onun dışında ailevi yatkınlığı olan, beraberinde yüksek tansiyon olan hastalarda ise 40’lı yaşlarda itibaren gözükebilir. Hiçbir semptomu yoksa da 50 yaşlardan itibaren eko ve ultrasonla kontrol edilmesinde fayda var.

Kimler risk altında?

Yüksek tansiyon çok çok önemli bir risk faktörüdür. Eğer bir genetik altyapı ağır damarında dejenerasyona, geliştirmeye bir meyil varsa hipertansiyon bunu hızlandıran en önemli etmektir. Hipertansiyonla birlikte kişiler eğer göğüs ağrısı, sırt ağrısı, bel ağrısı tarif ediyorlarsa ultrason ya da eko ile bakılmasında fayda var. Dolayısıyla bu hastaların önce tanısı sonra takibi yapılmalı, çok kontrol edilemez bir şekilde büyüdüğünde ise tedavisi aşamalarına geçilebilir. Kontrollü bir şekilde hasta hayati riskler yaşamadan acil ve yüksek riskli işlemlere maruz kalmadan kontrollü bir şekilde takip ve tedavisi yapılabilir. Ama burada esas olan farkındalık ve taramadır.

Aort anevrizması nasıl belirti veriyor?

Bunun en belirgin belirtileri; Göğüs seviyesinde sırt ağrısı ile kendini belli eder. Çünkü göğüsteki göğüs kafesinin sinir liflerinin dağıldığı yere oturur ve oraya basar. Dolayısıyla ağrıyla kendini gösterir. Karında ise bel ağrısı da gösterir. Hatta bu hastaların bir kısmı fizik tedavide, nörolojide, beyin celalesinde yıllar geçirirler. Dolayısıyla elimizi karnımıza koyduğumuzda bir kitle hissetmemiz, kalple beraber atan bir kitle hissetmemiz olasıdır, ama herkeste olacak diye bir şey yoktur. Bu ancak iyice genişlemiş, bayağı büyümüş aort damarlarında ve de zayıf hastalarda olabilir. Hasta kiloluysa zaten bunu hissetmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu hastalarda taramadan niye bahsediyoruz? Bu hastalığı kişinin kendi kendine fark etmesi oldukça zordur. Bir vücutta saklı bir yerde olduğu için; gerek göğüste, gerek karında, önünde başka başka organlar olduğu için çok çok büyümeden hissedilmesi zordur. Onun dışında yansıyan ağrıları ise yine büyüyüp oraya basmadan hissedilmesi zordur. Dolayısıyla yine de taramayla bunlar erken teşhis edilip yakın takibe alınabilir. Birey olarak onu hissetmek, ondan şüphelenmek biraz zordur. Çünkü semptomlarını geç verirler.

Aorta nevrizması patladığında hastanın kaç dakikası ya da kaç saniyesi var?

Aorta nevrizması iki türlü patlıyor. Bir, serbest duvar yırtılması. Burada dakikalar içerisinde hastalık hayatını kaybeder. İkincisi ise aort üzerini kaplayan bir ince bir doku var ama bu doku normalde gerginliğe karşı dayanıklı bir dokudur. Bu doku oradaki yırtılmayı kabaca sınırlar. Bu da sınırlı yırtılmadır. Sınırlı yırtılmada hastanın saatleri var ve tedavi merkezine gidip tedavi olmaya yetecek kadar bir süresi var. Dolayısıyla sınırlı yırtık olduğunda ve müdahale edildiğinde hastanın hayatta kalma ihtimali yüksektir, ancak serbest duvar yırtılması olduğunda hayatta kalma ihtimali düşüktür. Tamamen kan oradan akıp boşalır. Dolayısıyla hasta da dakikalar içerisinde hayatını kaybedebilir. Yırtılmaların çoğu sınırlı yırtılma şeklinde seyrediyor. Ama bunlarda bile hayati risk yine yüksek düzeyde seyretmektedir.

Önce hastalıktan korunmak için hastalığın bilinmesi lazım. Hastalık bilindikten sonra en önemli risk faktörü tabii ki dediğim gibi kişinin genetik yapısı, buna meyil olması, aynı zamanda diğer risk faktörü, önemli bir risk faktörü yüksek tansiyon. Yüksek tansiyon çok önemli bu hastalıktan. Yüksek tansiyonu kontrol altına alacak diyet yani beslenme tarzı, yaşam tarzı değişiklikleri yapması gerekir. Artı ilaçlarını kullanıp yüksek tansiyonunu kontrol altına alması lazım. Bunlarla birlikte yine de genişlemeye devam eder ve bu devam ettiği sürece hasta yakın takipte tutulur. Göğüste ya da karın seviyesindeki genişleme yakın takip edilir. Eğer bu genişleme daha da ilerlerse, genişlemenin karakterine, anatomik yerine, çap oranına bağlı olarak karar verilir. Bu hasta karın seviyesindeyse ve bu bahsettiğim parametrelere uygunluk varsa stent yapılabilir. Bunlara uygunluk yoksa cereylede işlem yapılabilir. Oradaki bozulmuş dejenere doku çıkarılıp yerine aynı çap ve ebatta suni bir damar başarılı bir şekilde yerleştirilebilir.
Göğüs seviyesinde ise durum biraz daha farklıdır. Kalpten çıktığı kesimde bir genişleme olabilir ve göğüs boşluğu içerisinde bir genişleme olabilir. Kalpten çıktığı yerdeki genişlemede kapağı da etkileyebilir, kalbin damarlarını da etkileyebilir. Buna göre bir cerrahi yöntem seçilebilir. Göğüs seviyesinde yani toraks boşluğu dediğimiz seviyede ise yine uygun ise çapı, yeri, stentle öncelikli olarak tedavi edilebilir. Ama bununla ilgili uygunluk yoksa o zaman cerrahi işleme geçilebilir.

Göğüs içi, karın içi basıncın yükseldiği durumlar, tansiyonun yükseldiği durumlar aort anevrizmasında duvar stresini artıran, yırtılmasa bile duvardaki genişlemeye etkilen, genişlemeye artıran ama aynı zamanda duvar zayıflamışsa yırtılmasını etkilen bir faktör. Tansiyonu artıran aort basıncını artıran, dolayısıyla göğüs içi ve karın içi basıncı artıran durumlar. Bunlar ağır kaldırma, kabızlık, ciddi şekilde ıkınma ve hastanın tansiyonunu yükseltecek, yüksek psikolojik ya da fiziksel stres altında kalma. Aort duvarını genişletici ve yırtılmasına sebebiyet veren en önemli faktörler bunlardır. En fazla risk altında olan sporcular; özellikle halter, ağırlıklarla ilgili sporlar ciddi bir şekilde aort basıncını arttırıcı sporlardır. Normal insanların da spor merkezlerinde ağırlık kaldırmaya meyilli olduğunu görüyoruz. O kişilerin buna dikkat etmeleri lazım. Özellikle bir aile öyküsü olanlar, herhangi bir ultrason ya da eko a aort çapında artış izlenenlerin bu sporlardan biraz daha sakınmaları iyi olur onlar için.

Beslenmeye çok önemli. Örneğin Türkiye’de yöresel olarak çok ciddi tuzlu beslenen yörelerde aort ortanevrizması ve yırtılma olayları diğer yörelere göre daha fazla gözükmektedir. Yani tuzla direkt bir bağlantısı vardır. Yüksek tuzlu beslenme aort çapının genişlemesine ve aort duvarının yırtılmasına sebebiyet veren en önemli diyet faktörüdür. Tuzu mutlaka azaltmamız lazım. Türkiye’de normalde ortalama 30 gram civarında, kişi başı tuz kullanılıyor. Bu çok yüksek bir rakam. Normalde 15 gramı geçmemesi gerekiyor. Maalesef çok yüksek tuzlu beslenme yaygın. Hele yöresel olarak bazı bölgelerde, yöresel beslenmelerde yüksek tuz özellikle kullanılıyor. Bu da aort hastalıklarının genişlmesine ya da yırtılmasına sebebiyet veriyor.”